Sayfalar

7 Nisan 2013 Pazar

Çocuk Meyveli Ağacın Sırrı



Güney Kore'de geçen yıl, kampa çıkan bir grup genç tarafından çok ilginç bir ağaç fark edilmiş.

Aslında armut ağacı olan ağacın verdiği meyvelerin biçimleri, normal bir armut biçimi yerine, çocuk şeklindeymiş. Gençler ve gören herkes büyük bir şaşkınlık ve tedirginlik yaşamış. Çünkü o bölgede anlatılan efsaneye göre; fi tarihinde, yeryüzüne egemen olan kötülük zamanında, insana benzeyen ama insan olmayan varlıklar yaşarmış. Derlermiş ki; o varlıkların bir kalpleri varmış ama yedi kat katrana battığından ışığını hiç bir vakit sızdırmazmış. İnsana benzeyen ama insan olmayanların yanında, gerçekten insan olanlar da yaşarmış o zamanın dünyasında, ama onlar kolsuz ve bacaksızlarmış. Çünkü insana benzeyen ama insan olmayan varlıklar, insanların kolları ve bacaklarıyla beslenirmiş. En sevdikleri yiyecek de yeni doğmuş insan bebekleriymiş. Dünyaya gelen insan bebeklerini toplar, büyütür, eğitir, çalıştırır, karınları acıkınca da kollarnı ve bacaklarını yerlermiş. Bebekleri doğar doğmaz niye yemezlermiş diye sorarsanız, kötülükleri kadar akıllılarmş da ondan. Bir koyunun ne zaman kesilmesi gerektiğini iyi bilirlermiş. Hem büyümüş çocukların kol ve bacaklaryla daha uzun süre tok kalabilirlermiş, hem onların da bebekleri olmasına imkan verip yiyecek kaynaklarını tüketmemiş olurlarmış, hem de kolları ve bacakları olmayan bir insanın bir de cahil ve aptal olması halinde hiç çekilemeyeceğini bilirlermiş. Şimdi siz kolları ve bacakları olmayan insanların niye hayatta bırakıldığını da merak ederseniz. Dünya yaratıldığında, hatta evren ve tüm kainat yaratıldığında; çok basit bir denge kuralı konmuş var olan her şey için. Bir varlığın var olmasına karşılık onun yokluk halinin var olması kuralı. Bu kurala uymamanın karşılığı var olmama olacağından, kimse niyet bile etmezmiş kural dışına çıkmaya. O yüzden insana benzeyen ama insan olmayanların katrana bulanmış kalplerinin ışıksızlığı için ışığı olan insan kalplerine ihtiyaç varmış; o yüzden kollarını bacaklarını yedikeri insanların hayatta kalmasına izin verirlermiş ki ışığın karşısında karanlık kalabilsinler... Bu kurallar içinde sürüp giden dünya zamanla yolunu şaşırmış, aklı olup kalbi olmayan hakimiyet aklını da yitirmiş, kötüler iyiler var olduğu sürece kötülük yapabildiklerini unutmuşlar, yeni doğan bebekleri yiyip, diğer insanlara bakmaktan vazgeçmişler. Dünyanın dengesi bozulmuş. Var'lar yok olmuş. Akılsız düzen; yiyecek kaynaklarını tüketmiş, zulmedecek insanlar bulamadığından kötülüğünü unutmuş... Derken derken geride ne kalbinde ışık olan insanlardan kalmış, ne akıllı kötülerden. İyi olmayan, kötü de olamayan, akılsız, insanla, insan olmayan varlık arasında bir tür çıkmış ortaya... İşte dermiş ki o efsane; bir gün yerden bir ağaç çıkar da günahsız öldürülen bebeklere gebe kalıp onları bir bir toprağa düşürürse; o bebeler çıkıp intikamlarını almak isterlerse dünyanın sonu gelmiş demektir.

...

İşte bu efsaneyi bilen insanlar korkmuşlar, tırsmışlar, dünyanın sonu geldi sanmışlar, sonra da o ağacın meyvelerini tanesi 145 bin dolardan satmışlar.


Hadi ürkmeyin. İşin aslı;
...
...
...
...
...
...
...
...
...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder